'
'

Cuma

Örgütlü Bir Topluluk:Karıncalar Alemi(Formica)

Örgütlü topluluklar halinde yaşayan,ortaklaşa çalışan ve aralarında kesin bir iş bölümü bulunan tek canlı türü sanılanın aksine sadece insan değildir.Toplu halde yaşayan, böceklerin en yaygını olan, karıncalarda sadece insanlara ait olması beklenen pek çok özellik bulunmaktadır.

Karıncalarda ne insanların sahip olduğu akıl,ne tercih etme seçeneği ne de deneme yanılma yöntemi vardır.
Davranışalarının hiç birinde bireysel bir seçim yada istek belirtisi yoktur.Allah'ın vermiş olduğu ilham ve mucizelerle dolu fizyolojik özellikleri sayesinde işlerini mükemmel bir şekilde,hiç bir aksaklık olmadan yürütürler.Besinlerini üretip depolar,yavrularını gözetir,kolonilerini korur ve savaşırlar.Aralarında çok kuvvetli bir iletişim bağı bulunan bu hayvanlar;terzilik yapar,tarımla uğraşır,hayvan yetiştirir,çobanlık yapar.Karıncalar kendileri açısından en uygun olan sosyal sistemi milyonlarca sene öncesinden günümüze kadar hiç bir aksaklığa uğratmadan sürdürmüşlerdir.

Bu denli mucize yüklü olan karıncaları ve Allah'ın kusursuz sanatını daha yakından görmemize vesile olacak bilimsel bilgilere daha yakından bakalım.

Karıncalar; zar kanatlılar takımına mensupturlar.
-Tanımlanan tür sayısı 8 bin dolayındadır.
-Böcekleri inceleyen Entomologlar karıncaların diğer tüm böcek türlerinden daha kalabalık olduğunu söylerler.
-Karıncalar yaklaşık 100 milyon yıldan beri varlıklarını aynı mükemmellikte devam ettirmektedirler.
-Karıncaların asıl ana yurdu tropik bölgelerdir.
-Yuvalarını yaparken pek çok çeşitte madde kullanabilirler;toprak,kum,odun,yaprak,kağıt gibi.

Perşembe

Üreme ve Gelişim Evreleri

-Karıncalar ilk andan itibaren 4 evreden geçer;yumurta,larva,pupa ve erişkin.
-Karıncaların çoğu 6-10 hafta yaşamakla birlikte bazı ana karıncalar 15,bazı işçi karıncalar ilse 7 yıl yaşayabilir.
-Yılın belirli dönemlerinde kraliçe karınca ve erkek karıncalar döllenme uçuşuna çıkarlar.Erkek spermalarını ana karıncanın sperma kesesine aktarılır.Döllenen yumurtalardan dişiler,döllenmemiş yumurtalardan erkekler ürerKolonideki karıncaların büyük bir bölümünü işçi karıncalar oluşturur.İşçi karıncalar kısır dişilerdir.

Döllenme sonrası; kraliçe karınca ya ait olduğu koloniye döner yada kendisine yeni bir yer bulur ve orada kendi kolonisini oluşturmak üzere bekler.
-Ana karınca döllenme sonrasında neredeyse hiç birşey yemez,uzun bir süre yaptığı tek şey yumurtlamaktır.Bu süre zarfında döllenme uçuşu sırasında kullandığı kanatlarını yiyerek beslenir.Ana karıncanın sergilemiş olduğu bu davranış tam bir fedakarlık örneğidir.Bu durum yumurtalar olgunlaşana kadar sürer yani 10 gün.
-Yumurtalar beyaz ve yaklaşık 0.5 mm boyundadır.

-10 gün sonra olgulaşan yumurtalar çatlar,içerisinden larvalar çıkar.Larvalar kraliçe karınca tarafından tükürük ile beslenir.
-Ana karınca ara sıra yumurtaların bazılarını yer çünkü artık beslenmek zorundadır,hem kendisi hemde diğer larvalar için.
-İlginçtir ki yumurtalardan önce işçi karıncalar çıkar,ana karınca hiç bir zaman işçi karıncaları yemez çünkü işçi karıncalar koloninin devamı,yumurtaların ve larvaların bakımı için gereklidir.İşçi karıncalar karbonhidrat ağırlıklı besinler ile beslenirken üremeden dorumlu erkek karıncalar daha çok protein ağırlılı besinlerle beslenmektedir.
-Larvalar sert besinlerle beslenir ve bu dönemde pek çok kez deri değiştirirler(metamorfoz).Larvaların kolları ve bacakları yoktur.

-Artık larva dönemi bitmiş ve pupa dönemi başlayacaktır.Olgun larvalar ağızlarından pupa yapımı için özel bir sıvı salgılar,bu sıvı hava ile temas edince pupanın oluşması için gerekli olan madde (ipek) sağlanmış olur.Ve karınca kendi ekseni etrafında dönerek kozayı örer.Artık karınca pupa dönemindedir.Pupa döneminde beslenmezler ve pek hareket etmezler.
-Yuvada şartlar değiştikçe bakıcı karıncalar yumurta ve kozaları en uygun ve kuru yerlere aktarırlar.
-Bakıcı karıncalar yumurta ve pupaları,sürekli yalayarak rutübetli ortamlarda küflenmelerini önlerler.
-Pupa döneminden çıkılacağı zaman bakıcı karıncalar ipek örtünün ucunu ısırır ve bir delik açar.Pupalar bakıcı karıncalar olmadan kozadan çıkamaz.Kozanın içinde ölümü beklemekten başka çaresi yoktur.Güçsüz karıncaların kozadan duyarga ve bacaklarını çıkarmasına yardımcı olur.Daha sonra onu yıkar ve besler.
*Peki bakıcı karıncalar pupa döneminin tamamlandığını nerden anlamakta ve tam zamanında kozayı delmeyi başarmaktadırlar?
Eğer bakıcı karıncalar pupayı biraz geç ve ya biraz erken delmiş olsalar larvalar pupa dönemini tamamlamamış dolayısıyla da ölmüş yada sakat olmuş olurlardı.Ama böyle bir durum hiç bir zaman olmaz,çünkü herşey müthiş bir zamanlama ile mucizevi bir biçimde gerçekleşmekte ve sonuçlanmaktadır.

-Artık karıncalar yumurta,larva ve pupa evrelerini geride bırakmış ve görevlerine başlamıştır.Artık tüm görev ana karıncanın üzerinden kalkmış ve işçi karıncalara verilmiştir.

Çarşamba

Vücut Yapıları

Karıncaların her ne kadar toplumsal davranış ve alışkanlıkları farklı olsada temel fiziksel yapıları hemen hemen aynıdır.
-Uzunlukları 2-25 milimetre arasında değişir.
-Renkleri genellikle;sarı,kahve rengi,kırmızı yada siyahtır.
-Karıncaların vücutları 3 bölümden oluşur.Baş,göğüs ve karın.
-6 tane eklemli bacakları bulunur.
-Trake sistemi dene borularla solunum yaparlar.
-İşçi karıncalar kanatsız,kraliçe karınca döllenme uçuşu ve işçi karıncaların yumurtadan çıkışına kadar kanatlı.(ayrıntılı olarak ele alınacak),erkek karıncalar ise kanatlıdır.

-Ağız karıncaların çoğunda iş yapmak için önemli bir alettir.Ağzı oluşturan çenelerden dıştaki çift; yiyecekleri ve yuva yapımı için gerekli malzemeleri taşımaya,içte kalanı ise taşımaya yarar.

-Erişkin karıncalar sadece sıvıları yutabildikleri için çenelerinin gerisinde bir yiyecek deposu vardır.Bu depoda sert yiyecekleri parçalayacak güçlü bir tükürük salgısı vardır,bu nedenle sert yiyecekler buraya depo edilir ve depo edilen sert yiyecek burada parçalandıktan sonra karınca yiyeceğin ıslanarak yumuşayan kısmının sıvı bölümünü yutar ve geriye kalan posasını çıkartır.
-Ayrıca karıncaların alt çeneleri(mandibula) özellikle dikkat çekicidir.Çünkü her karınca türünde yaptıkları işe göre farklılık gösterir.Örneğin;

***Hasat karıncalarında;tohumları kırabilecek kısa ve güçlü çeneler,
***Yaprak kesen karıncalarda;yaprakların kesilmesini kolaylaştıran testere gibi çıkıntılı çeneleri vardır.Yapraklar bu sayede ince ve düzgün bir şekilde kesilebilmektedir.
***Amazon karıncalarında ise,orak biçiminde kıvrılmış çeneler bulunur ki bu çeneler düşmanları öldürmek için çok güçlü bir silahtır.

Burada görüldüğü gibi Allah her karınca türüne işlerini kolaylaştıracak özel yapılar bahşetmiştir.Bu sayede karıncalar işlerini daha az enerji harcayarak hızlı bir biçimde ve kusursuzca hallederler..Bu sistemlerini doğal aletlere benzetebiliriz yani insan nasıl bir ağacı kesmek için balta yada benzeri şeylere ihtiyaç duyuyor ve bu aletler olmadan işlerini yapamıyorsa;karıncalarında kendilerine has olan bu sistemleri olmasa,yarım.eksik,kusurlu vs olsa hayatta kalamazve kısa bir sürede yok olurlardı.

Mucizevi Duyargalar
-Karıncaların koku alma ve dokunma duyuları başlarının iki yanında bulunan uzun ince duyargalarda bulunur.Karıncalar duyargalarıyla yuvalarını,koloni bireylerini belirler,başka bir koloniden gelen herhangi bir karıncayı kolaylıkla tanıyabilirler.İletişimlerini de yine bu duyargalar ile sağlarlar.Bu duyargalar bir çok bölmeden oluşur ve her bölmenin farklı işlevi vardır.Örneğin;--karıncaların koku alma duyuları antenlerinin son yedi bölmesinde yer alır.Bölmelerin her birinin ayrı bir koku alma vazifesi vardır.Mesala yuva kokusu son parça ile alınır.Sonuncu parça koparılır yada bantlanırsa karınca herhangi yabancı bir yuvaya girer ve yuva sahipleri tarafından öldürülür.

Sondan başa doğru 3. parça karıncanın yolda giderken bıraktığı kokuyu algılar.Bu parça alınırsa artık gittiği yerde izini bulamaz.4. bölme ana karıncanın kokusunu alır,bu parça alınırsa kraliçe,larva ve yumurtalarla ilgilenmez olurlar.Başka bir bölme ise koloninin fertlerinin kokusunu alır ve bu parça koparılır yada bantlanırsa birden fazla karınca türü bir araya getirilse kavga etmezler.

-Koku alma karıncalar için hayati bir olaydır.Zaten bunu yukarıda ki açıklamalardan da açıkça görebiliriz.Karıncalar herhangi bir tehlike karşısında yine koku alma duyularını devreye sokarlar.Mesela bir karınca tehlike anından alarm olarak MANDİBÜL bezlerinden salgılanan kimyasal bir maddeyi salgılar ve koloniyi uyarır.Bu kokuyu alan diğer karıncalar kokuyu aldıkları anda kaçışmaya başlarlar.

-Besin bulan bir karıncada yine geçtiği yollara koku bırakır.Arkadaşları bu kokuyu takip ederek besine ulaşır.Besin tükendiğinde ise koku bırakmayı keserek arkadaşlarının boşuna gidip gelişini engeller.
-Bir hayati durum ise kraliçe karıncalarda gözlemlenir.Bazı kraliçe karıncalar bu durumdan istifade eder.Yabancı bir kraliçe döllenme uçuşundan sonra yolda öldürdüğü işçilerin parçalarını vücuduna temas ettirir ve kokularının üzerlerine sinmesini sağlar.Bu sayede yabancı bir kolonide bu koku sayesinde rahatlıkla barınabilir.

Burada da yine Allah'ın kusursuz sanatını her yönüyle görmekteyiz.Küçücük bir canlının,küçük bir bölümü bile Allah'ı yüceltmemize,onun ilmine şahit olmamıza ve güzelliklerini görmemize yeter.Ki zaten gören gözler için etrafta milyonlarca malzeme bulunmaktadır.
Allah bir ayette şöyle buyurmaktadır:
''Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında gece ile gündüzün ardarda gelişinde temiz akıl sahipleri için gerçekten ayetler vardır. Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki) "Rabbimiz, sen bunları boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru." (Al-i İmran, 190-191)

Kast Sistemi ve Yuvalar


-Topluluk oluşturma karınca davranışlarının en dikkat çeken özelliğidir.Karıncalar yalnız olarak varlıklarını sürderemezler.Doğuştan içinde yer aldıkları kastın üstlendiği işler doğrultusunda koloninin gereksimlerine uygun biçimde davranırlar.
-Karınca böceğinde kast sistemi nedir?
Karıncada kast sistemi üç ana bölümden meydana gelmektedir.
- Karınca bu sisteme oldukça bağımlı olarak hareket eder.1.kast üyeleri; erkek ve kraliçe karıncadan olur. Bu kolonide birden çok kraliçe karınca bulunur. Kraliçe karınca sadece üremeyi sağlar. Öbür karıncalar daha iri yapılıdır.
-Erkek karıncanın görevi ;kraliçe karıncayı dölleme işidir. Erkek karıncaların geneli çiftleşme işleminden sonra ölür.
-2.kast üyeleri; ikici kastın üyeleri asker karıncalardır. Asker karınca, koloninin korunması, beslenme, avlanma görevini üstlenir.
-3.kast üyeleri; üçüncü kast üyeleri işçi adı verilen karıncadır. Bu karınca dişi ve kısırdır. Ana karıncanın yavrularına bakar, besler ve büyütürler. Yuvaların temizlenmesine, yavruların bakımına yardım ederler. Karınca kolonilerinin bütün işleri üçüncü kast üyelerinin işidir. Sürekli yuvanın yapımında çalışırlar. Bu karınca koloninin devamını sağlar. Karınca topluluklarında görevlerini eksiksiz yerine getirir. Şaşırtıcı olansa hiçbir karıncanın başında yönetici olmamasıdır.

Karıncaların Yuvaları
-Karınca yuvalarının yapısı ve yuvada kullanılan malzemeler çeşitlilik gösterir.Karıncalar yaşamlarının çoğunu yuvalarında geçirir.Yuvadaki karınca sayısı çok az olabileceği gibi bir milyonu da aşabilir.
-Bazı karıncaların toprağın altında tünellerde birbirine bağlanan odalar kazar.Bazıları yuvalarını kayaların altlarına ya da ağaç ve kütük içlerine yaparlar.Yuva yapımında kağıt,dal barçaları,kum,çakıl vs. kullanabilirler.
-Bir karınca koloni bölgesi binlerce metre karelik alana yayılabilir.Bazı türler yuvanın tepesinde geniş bir toprak yığını oluşturur.Bu tepeciklerin yüksekliği 1 metreyi,çapı 3,5 metreyi aşabilir.Ve bu yuvalar mimarı harikasıdır.Karıncalar yuvalarını Allah'ın ilhamıyla büyük bir titzlikle herşey düşünülerek inşa edilir.Bir karınca kolonisinin içinde;
---yiyecek deposu(ambar)
---kraliçe karıncanın odası,
---yumurtaların bulunduğu bir oda,
---daha derinlerde larva ve kozaların bakım odası(derinlerde yapılmasının nedeni yüksek sıcaklıklarda ısı kaybını önlemek ve larva ve kozaları düşmanlardan korumak olsa gerek)
---işçi karıncaların çalışma odası ve daha fazlası bulunur.

1. Hava savunma
2. Solaryum:Güneneye bakan bu odada ana kraliçenin yumurtaları olgunlaştırılıyor. Odanın sıcaklığı genellikle 38 derecede sabit kalıyor.
3. Ana giriş ve yan girişler: Bu girişleri “kapıcı” karıncalar koruyor. Tehlike anında kafalarıyla kapıların girişini kapatıyorlar. Koloninin diğer sakinleri kapıdan girmek istediklerinde, kapıcı karıncalaın kafasına antenleriyle özel bir ritimle vururlar ve kapıcı karıca da girişi açar.Ritmi unuttukları taktirde koruyucu karınca tarafından oracıkta öldürülüyorlar.
4-Hazır odalar:Karıncalar yuva inşa ettikleri yerde eskiden kalma bir yuva bulurlarsa eski yuvanın sağlam kalan yerlerine el koyarlar. Böylece sistemin tamamlanmasında önemli bir zaman kazanıyorlar.
5-Depo-mezarlık:Karıncalar, bu odalara, topladıkları tahıl tanelerinin tüketemediklerini ve ölen diğer karıncaların cesetlerini koyuyorlar.
6. Muhafız birliği odası: Buradaki asker karıncalar 24 saat alarm halindeler. En küçük bir tehlike durumunda hemen harekete geçiyorlar. Formlarını korumak için zaman zaman aralarında turnuvalar düzenliyorlar.
7. Diğer yalıtım:küçük dal parçacıklarından oluşan bu yalıtım, yuvayı sıcaktan, soğuktan ve yağmurdan koruyor. Yalıtım tabakasının azalıp azalmadığı işçi karıncalar tarafından sürekli denetleniyor.
8. Emzirme odası: Emzirici karıncalar karınlarından şekerli bir sıvı salgılar. Yetiştirici karıncalar ise antenleriyle onların karınlarını delerek bu sıvıdan yararlanıyorlar.
9. Et ambarı: Böcekler, sinekler, çekirgeler ve düşman karıncalar öldürüldükten sonra ambarda saklanıyorlar.
10. Tahıl ambarı: Büyük parÃça tahıl taneleri “değirmenci” karıncalar tarafından öğütülüp küçük tabletler haline getirilir. Daha sonra bunlardan ekmek olarak yararlanıyorlar.
11. Kurtçuk ve nimfalar için kreş: “Hemşire” karıncalar yavru karıncaları hastalıklardan korumak için antibiyotik özellikler taşıyan tükürükleriyle yalarlar.
12. Kış odası: Kasım ayının başında kış uykusuna yatıp mayısta yeniden uyanan karıncalar, uzun kış mevsimini bu odada geçirir. Uyandıklarında da ilk olarak bu odayı temizlerler.
13. Merkezi ısıtma birimi: Yaprak parçacıkları ve toprağın burada birbirleriyle harmanlanmasıyla belli bir sistem oluşturur. Bu sistemm yuvaya 20 ile 30 derece arasında değişen bir sıcaklık verir.
14. Kuluçka odası: Ana kraliçenin yumurtaları, yumurtlama sırasına göre bu kuluçka odasında istif edilir. Daha sonra buradan alınıp zamanı geldiğinde solaryuma taşınır.
15. Kraliyet odası: Ana kraliçe bu odada yumurtlar. Bu odada sürekli kendisini besleyen ve odanın temizliğini yapan yardımcılar bulunur.

-Yuvalar sürekli temiz tutulur.Karıncalar bütün çöp ve atıkları dışarı atarlar.İşçi karıncalar ölen karıncaları yuvadan çıkararak,çöplük ve mezarlık olarak kullandıkları yere taşırlar.Ama işçi karıncalar hiç bir zaman ölen karıncaları vücudu tam anlamıyla bozulmadan atmazlar.Ve büyük bir fedakarlık örneği göstererek arkadaşlarını iyileşir umuduyla beklerler.
-Karıncalar sıcağı sever ve güneş açınca yuvalarından çıkarlar.Soğuğa karşıda son derece dirençlidirler.Donan karınca uzun süre yaşamını devam ettirebilir.
-Karıncaların bir çoğu kışı kütüklerin içinde sıkı sıkıya bir araya toplanarak geçirir.Bazıları bitki kökleri altında ya da toprak yüzeyine yakın yerlerde barınır.Bazı tüler kış yaklaşırken donma düzeyinin altına doğru derinleşir.Burada açtıkları tünel ve odalarda bacakları ile birbirine kenetlenerek soğuk kış aylarını birbirine kenetlenerek geçirirler.
--Peki bu hayvanlar kışın derin yerlere yuva yapmanın daha avantajlı olduğunu nereden biliyor?
--Tüm bu özellikler Allah'ın sanatının,üstünlüğünün bir göstergesidir.Allah'ın dilemesiyle ufacık canlılar kendilerinden beklenilmeyecek davranışlar sergiliyorlar ve verilen emirlere tam olarak itaat ediyorlar.

Salı

Karıncaların Beslenme Alışkanlıkları

-Karıncaların toplumsal yaşamı özellikle beslenme alışkanlıklarına göre açıkça ortaya çıkar.
-Bir karıncada iki bölmeden oluşmuş mide bulunur.Yiyeceklerin bir bölümü gerçek midelerinde kendi kullanımları için sindirilir.Yine büyük bir fedakarlık örneği gösteren karıncalar,geriye kalan yiyecekleri paylaşım midesi yada kursak denen bir kesede bütün koloninin kullanımı için depolanır.Bu paylaşım olayına boşanma yada trofalaji denir.
-Acıkan herhangi bir karınca midesinde besin depo eden karıncanın duyargacına dokunur.İşçi karınca kursağından çıkardığı bir damla suyu aç karıncanın ağzına aktarır.Böylece ana karınca ve öbür karıncaları bu karıncalar besler.

Pazartesi

Savunma Ve Savaş Taktikleri...

Karıncaların küçük oluşları,ilk bakışta savunmasız oldukları izlenimini verir.Üzerine basarak rahatlıkla ezebileceğiniz bu canlıların kendilerinden beklenmeyecek derecede büyük işler yapabilecekleri tahmin bile edilemez.Ama Allah'ın yeryüzünde yarattığı eşsiz ekolojik düzen içerisinde,onlarında yeri belirlenmiş ve Allah onları gerekli savunma mekanizmaları ile donatmıştır.

-Karıncalar Allah'ın ilhamıyla,akıllara durgunluk verecek taktik ve stratejilerini,kolonilerini korumak ve yiyecek araken karşılarına çıkan düşmanlarına karşı kendilerini savunmak için kullanırlar.

Asit Üreten Karıncalar ...
Karıncaların çok önemli bir savunma tekniği, vücutlarındaki zehir keselerinde gerektiğinde zehir, gerektiğinde de formik asit üretmeleridir. Ürettikleri zehiri düşmanlarına karşı çok başarılı bir biçimde kullanırlar. Hatta zehirleriyle, insanlar üzerinde dahi bir etkiye sahip olabilirler. Soktukları zaman bazı insanlarda alerji şokları meydana getirirler. Formik asit de yine düşmanların uzaklaştırılmasında etkili bir şekilde kullanılır.

Evrimi kabul ettiğimizde, ilkel karıncaların kendi bedenleri içinde bir zehirleme sistemine sahip olmadıklarını, ancak bu sistemin Evrim süreci içinde sonradan bir şekilde oluştuğunu da kabul etmemiz gerekir. Ancak bu, mantığa aykırı bir kabuldür. Çünkü zehirleme sisteminin çalışması için, hem zehirin kendisinin, hem de zehiri muhafaza edecek organın oluşması gerekir. Bu organın izole bir yapıya sahip olması ve böylece zehirin vücudun diğer bölgelerine yayılmasını da engellemesi şarttır. Dahası, bu organdan karıncanın ağız kısmına doğru uzanan izole bir borunun da var olması gerekir. Bu da yetmez, hayvanın düşmanına bu zehirini fışkırtmasını sağlayacak bir kas sistemi ya da mekanik bir düzen vs. olması gerekir. (Hatta, hayvanın içinden zehiri fışkırttığı karın bölgesinin dönmesini kolaylaştırmak için o bölgeyi "yağlayan" ayrı bir bez bile gerekmektedir.)

Bu organeller, Evrim süreci içinde yavaş yavaş gelişmiş olamazlar. Çünkü tek bir parçanın eksik olması bile sistemi işlemez hale getirecek ve dahası karıncanın ölümüne neden olacaktır. Dolayısıyla tek bir açıklama vardır: Sözkonusu "kimyasal silah sistemi", ilk kez hangi karınca türünde var olmuşsa, bir anda var olmuştur. Bu ise, ortada bilinçli bir "dizayn"ın var olduğunu ispatlar ki, bunun bir diğer adı "yaratılış"tır.

Bahsedilen zehiri kendilerine hiçbir zarar vermeden kullanmaları yanında, vücutları içinde (zehir keselerinde) böyle bir zehiri üretmeyi nasıl öğrendikleri, evrimcilerin cevabını arayıp bulamadıkları bir diğer sorudur. Oysa ki bunun yanıtı çok açık ve nettir: Evrendeki her varlık gibi bu karıncalar da kusursuz sistemleriyle bir anda yaratılmışlardır. Vücutları içindeki zehir üretim merkezini kuran da, bunu en akılcı şekilde kullanmayı onlara ilham eden de, "Alemlerin Rabbi" olan Allah'tır.

Sayı Saymayı Bilen Karıncalar
Küçük bir karınca düşmanının gücünü nasıl anlayıp değerlendirebilir? İlginçtir ki bu, karıncanın matematik bilgisinin devreye girmesiyle gerçekleşir.
Karıncalar, bilimadamlarının henüz anlamadığı bir metodla, "kafa sayımı" yaparlar. Eğer yuva arkadaşları düşmanlarından daha fazlaysa-mesela 3'e 1 gibi- daha şiddetle saldırıya geçerler. Eğer tersi söz konusuysa, hemen geri çekilirler. Ayrıca karşılarındaki düşman kuvvetlerini, büyüklük ve küçüklüklerine göre de inceleyerek farklı taktikler uygularlar

Pazar

Besin Taşımada Akılcı Teknikler

Bilinen yaklaşık 8800 karınca türünün ihtiyaç duydukları besin kaynaklarını keşfetmeleri ve bunları yuvalarına taşımaları çok değişik yollardan gerçekleşir. Bazı türlerde karıncalar tek başlarına avlanır ve tek başlarına besini yuvalarına taşırlar. Bazıları ise grup olarak avlanır, savunma yapar ve besinlerini topluca taşırlar.
Buldukları besin şayet kendi ölçülerine uygunsa, karıncalar genellikle bunu tek başlarına taşırlar. Eğer yiyecek, bir tek karıncanın taşıyamayacağı kadar iri veya küçük küçük kümeler halinde ve belirli bölgede ise, başkalarının yemeklerini almasını engellemek için bu bölgenin çevresine zehirli bir salgı yayarlar. Sonra gidip büyük ve küçük diğer işçileri besini taşımak için yardıma çağırırlar.
Karıncaların tüm yaşamına hakim olan kusursuz işbölümü burada da kendini gösterir. Büyük karıncalar besini parçalar ve yabancılara karşı savunurlar, küçük olanları ise parçaları yuvaya taşımakla ilgilenirler. Bir işçi besini taşımak için çene kemiği ile kaldırır ve yuvasına dönerken onu önünde tutar. Grup olduklarında, taşıyabilecekleri madde daha büyük ölçülerde olur. Bir veya iki ayaklarını kullanarak besini kaldırırlar. Aynı zamanda çene kemiklerini açıp besini ısırırlar. İşçiler konumlarına ve gidiş yönlerine göre değişik yöntemler izlerler. Ön kısımdakiler besini çekerek geri geri yürürler. Arkadakiler ileri doğru yürüyerek besini iterlerken, yan taraflardaki karıncalar destek verirler. Bu yöntemle tek bir karıncanın taşıyacağı ağırlıktan kat kat fazlasını taşımak mümkündür. Hatta tek bir işçinin taşıyacağı ağırlığın 5000 katını taşıdıkları gözlenmiştir. 100 karınca, büyük bir solucanı yer seviyesinde saniyede 0.4 cm ilerleyerek taşıyabilmektedir.

Cumartesi

Fedakarlıklar...

İşçi karıncaların fedakarlıkları...
-Kraliçe karıncanın yumurtladığı yumurtalar ve olgunlaşmamış genç karıncalar yuvanın bakım odalarında yaşarlar.Eğer sıcaklık ve nem oranı yeni yetişenlere zarar verecek duruma gelirse,işçi karıncalar,yumurtaları ve karıncaları daha uygun bir ortama taşırlar.Sıcaktan faydalanabilmek için yumurtaları gündüz yüzeye yakın tutar,gece yada serin ve yağışlı havalarda derinlerdeki odalara taşırlar.

-İşçi karıncalardan bazıları ise yavruları serinletebilmek için gezdirir,bazıları rutubeti önlemek için yuvanın duvarlarına artmış koza kabuklarını yapıştırır,bazıları da yiyecek ararlar.Bu hareketlerden herbiri karıncaların herbirinin ne kadar ince bir düşünce sonucu hareket ettiğini gösterir.

-Karınca yumurtaları,koloninin en değerli hazinesidir.Karıncalar larvalara karşı herhangi bir tehlike hissettiklerinde yavruları güvenli bir ortama taşırlar.Ayrıca yavru karıncalar dışarıdaki kuru havaya maruz kaldıklarında bir iki saat içinde öldükleri için,işçi karıncalar ortamı nemli tutmaya çalışırlar.Bunun için,yuvalarını havanın ve toprağın nemini tutacak en uygun şekilde inşa ederler.Ayrıca işçi karıncalar,olgunlaşmamış karıncaları yapının içinde bir aşağı bir yukarı taşırlar.Onlar için en uygun ortamı bulmaya çalışırlar.
Yaşlarına göre yavru karıncaların ihtiyaçları da farklıdır.Örneğin yumurta ve larva döneminde karıncalar nemli bir ortama ihtiyaç duyarken,pupa döneminde kesinlikle kuru ortamda bulunmaşıdır.

-Bu işleri yapan işçi karıncalar pek çok tehlikeyi de göze alırlar.Yumurta için gerekli olan nemli ortamlarda,nemli ortam bakterileri ve mantarlar bulunur.Dolayısıyla bu ortamda bulunan karıncaların hastalanarak ölme ihtimali çok fazladır.
Peki işçiler bu son derece sağlıksız ortamda nasıl barınmaktadır?
Karıncaları muhteşem sistemleri ile yaratan Allah,bu konuda da onlara bir üstünlük vermiş ve yetişkin karıncaların boğazlarına metapleural salgı bezlerini yerleştirmiştirçKarıncalar buradan etrafa bakteri ve mantarları yok edip,etkilerini ve gelişimlerini engelleyen madde salgılar.

Yürüyen bombalar...
Karıncaların kolonilerini korumak uğruna yaptıkları savunma örneklerinden biri intihar edip,düşmanlarına zarar vermeye çalışmaktır.Birçok karınca türü bu intihar hücumunu çeşitli şekillerde gerçekleştirir.
Bu taktiği uygulayanlardan en ekili olanı Malezya'nın yağmur ormanlarında yaşayan karınca türüdür.Bu karıncaların zehirle dolu iki büyük salgı bezi,çenelerinden vücudunun arkalarına kadar uzanır.Mücadele sırasında karınca,bir başka karınca türü yada herhangi bir böcek türü tarafından sert bir şekilde sıkıştırılırsa,karın kaslarını şiddetli bir şekilde kasarak salgı bezini yırtar ve zehri düşmanının üzerine püskürtür.

Son derece önemli fedakarlığı yerine getiren,belirli bir zeka,eğitim,duygu ve vicdan sahibi olan bir insan değil,bir karıncadır.Karıncaların fiziksel açıdan değişiklik geçirdiği düşünülse bile-ki 80 milyon yıldır hiç bir değişikliğe uğramamış karınca fosili bulunmaktadır-fiziksel değişimlerin ona buradaki gibi bir özellik yükleyemeyeceği açıktır.Bir canlının geçirdiği hiçbir mutasyon onun aniden düşünebilen,karar verebilen,hissedebilen,duyguları olan bir canlıya dönüşmesini sağlayamaz.

Soyunun devamı uğruna ölmek...
Çoğu karıncalar havada çiftleşir.Erkekler önceden gelerek genç kraliçeyi bekler.Bir dişi yere konar konmaz 5-6 erkek karınca kraliçe etrafında yarışa başlar.Dişi yeteri kadar sperm aldığında,özel bir titreşimli sinyal gönderir.Bu sinyal sayesinde erkek,dişinin ayrılmaya hazır olduğunu anlar.Çiftleştikten bir süre sonra erkek karınca ölür.

Böylesine bir fedakarlık gerçekten de,açıklanması zor bir davranıştır.Erkek karıncaların ölümü göze alarak,soyunun devamı için sonu kendi ölümüyle bitecek olan bir uçuşa çıkması,evrim teorisi tarafından açıklanamayan bir davranış türüdür.Çünkü evrimin temel mantığına göre her canlı sadece kendi yaşamının devamını gözetir.Oysa milyonlarca yıldır erkek karıncalar,sonucunda ölüm kaçınılmaz olduğu halde yinede dişi karıncayı döllemektedir.

Bu fedakarlığı açıklayabilecek tek gerçek,erkek karıncanın kendini yaratanın ilhamı ile hareket ettiğidir.

Cuma

Sperm Bankasının İlk Kurucuları

Her kraliçe karınca kendi vücudu içerisinde bir sperm bankasına sahiptir. Kraliçe, erkeğin spermlerini kendisine enjekte etmesinden sonra bunu vücudunun orta bölmesinin kenarındaki bir çantacıkta saklar. "Spermatheca" denen bu organda spermler hareketsiz hale gelir ve yıllarca bu bekleme durumunda kalabilirler. Sonunda kraliçe, spermin üreme bölgesine geçişine izin verdiğinde, spermler birer birer ya da gruplar halinde tekrar hareketlenirler ve kraliçenin yumurtalıklarından aşağıya doğru gitmekte olan yumurtayı döllemeye hazır hale gelirler.

Bu durum, insanlar tarafından henüz son çeyrek asırda düşünülüp, yüksek teknoloji sayesinde uygulamaya konulabilmiş olan sperm bankasının insanlardan çok daha önce karıncalar tarafından kullanıldığı anlamına gelir.

Bundan 50 yıl önce insanların belki de hayalini bile kuramadıkları bu mekanizmayı, karıncalar milyonlarca yıldan beri uygulamaktadırlar. Karıncalar da laboratuarlar kurup insanların geçirdiği evreleri geçirip, sonra da buldukları mekanizmayı kendi vücutlarına yerleştirmediklerine göre, ilk var oldukları andan beri bu mekanizmaya sahip olmaları gerekir. Eğer aksi iddia edilecek olursa aşağıdakilere benzer daha pek çok cevaplanması gereken soru ortaya çıkacaktır:

1. Karıncalar ilk varolduğunda, erkekler çiftleşme uçuşundan sonra ölmüyorlar mıydı? Eğer o zaman ölmüyorlarsa bugün neden ölmektedirler? Doğal ayıklanma süreci içerisinde, ölüm uçuşundan sonra yokolmanın daha "uygun" olacağını mı düşünmüşlerdir?

2. Erkek karıncalar çiftleşme uçuşundan sonra hemen öldüklerine göre, soylarının devamı için gerekli olan sperm deposunun oluşmasına fırsat kalmadan, karıncaların soyunun milyonlarca sene önce tükenmiş olması gerekmez miydi?

3. "Sperm bankası", karıncalar ilk var olduklarından beri mevcutsa, bu mekanizmayı karıncaların vücutlarına kim koymuştu?

Bunlar, tek bir Yaratıcı'nın üstün yaratışını kabul etmek istemeyenlerin cevaplandırması gereken sorulardan sadece birkaçıdır. Yalnız karıncaların soylarının devamı konusunda dahi, daha binlerce soru çıkarılabilir. Ve bu soruların hepsi evrimci iddiaları imkansız kılarak bilinçli bir yaratışın varlığına işaret etmektedirler.

Perşembe

Karıncalar Ve Koku İzleri

İz iletişimi (koku izlerinin takibi), karıncalarda çok kullanılan bir metodtur. Konuyla ilgili pek çok ilginç örnek vardır:
Amerika çöllerinde yaşayan bir tür karınca, ölü bir böcek bulduğunda onu taşımak ya da sürüklemek isterken çok geniş ve ağır olduğunu fark ederse, havaya zehir kesesinde üretilmiş bir koku salgılar. Uzaktaki yuva arkadaşları kokuyu algılar ve kokunun kaynağına doğru gelmeye başlarlar. Kurbanın etrafında onu taşıyabilecek yeterli sayıda karınca birikince, onu hep beraber yuvaya doğru taşırlar.
Ateş karıncaları ise besin aramak amacıyla yuvalarını terk ettiklerinde, kısa bir süre koku izini takip ederler, sonra birbirlerinden ayrılır ve tek başlarına araştırma yaparlar. Besin kaynağını buldukları, karıncaların davranışlarından belli olur. Ateş karıncası besin keşfettiğinde yuvasına daha yavaş döner. Vücudu zemine iyice yakındır. Belirli aralıklarla iğnesini çıkarır ve iğnenin ucu, kalemin ince bir çizgi çizmesi gibi zemine değer. Böylece ardında besine doğru ilerleyen bir iz bırakmış olur.

Salı

Ateş Karıncası


Küçük kırmızı bir karınca cinsidir. Büyük koloniler halinde yaşarlar. Döllenmiş bir tek kraliçe, 240 000 işçilik bir koloni oluşturabilir.

Bu karıncaların içerisinde son derece iyi tasarlanmış bir kimya fabrikası vardır. Bu karıncalar hem düşmanlarına karşı savunma amaçlı zehir, hem de düşmanlarından kendilerine gelecek herhangi bir zehirli saldırıya karşı anti-mikrobik madde üretirler. Ve bunu aynı yerde zehir keselerinde yaparlar; yaparken de hiçbir şekilde şaşırma olmaz; yani zehir yerine anti-mikrobik madde, anti-mikrobik madde yerine zehir üretmezler.

Bu karıncalardaki bir savunma mekanizması da şudur; karıncaların boğazlarında, mikropların girişini engelleyici, bir yapı vardır. Ateş karıncalarının zararlarını engelleyebilmek için, birçok yöntem deneyen uzmanlar; yedikleri sineklere mikrop vererek, yuva içinde hastalık oluşturmaya çalışmışlar, ancak karıncaların, mikroptan etkilenmediği görülmüştür. İşte bunu sağlayan bu yapıdır.


Ateş karıncalarının diğer bir savunma yöntemi ise, zehir keselerinde ürettikleri anti-mikrobik bir sıvıyı, yuva çevresine ve larvaların üzerine püskürterek, yuvayı dezenfekte etmeleridir.


Ateş karıncalarının en önemli düşmanı, Solenopsis Davgeri adlı asalak bir karınca cinsidir. Bu karınca, yuvaya girmeyi başarırsa; derhal kraliçe karıncanın boğazına kenetlenir ve onun feromenini taklit eder. Asalağı, kendi kraliçeleri sanan karıncalar, onu beslemeye başlar ve kendi kraliçeleri ölür.


Görüldüğü gibi bu karınca türünün en büyük özelliği kendilerine özel olarak verilmiş savunma yöntemleridir. Bu karıncaların aklı olmadığına göre durup düşünmek gerekir. Nasıl olurda karıncalar yuvalarının dezenfekte edilmesi gerektiğine karar verirler ve nasıl olur da bu karıncalardaki aynı kesenden hem zehir hem de anti-mikrobik madde (yani zehire karşı zararlı etki oluşturan bir madde) üretilir? Şöyle de bir durum var neden bu karıncalar düşmanlarına anti-mikrobik madde değil de zehir püskürtüyorlar buna nasıl karar veriyorlar? Bu sorular artırılabilinir. Burada amaç durup düşünmek ve bunların tesadüfen oluşamayacağını algılayabilmektir. Bu canlıların aklı yoksa onları yönlendiren daha üstün bir varlık olmalı. Ki O da yerin,göğün ve ikisi arasındakilerin sahibi,her şeyi kontrolü altında tutan ve her şeyi kusursuzca yaratan yüce Rabbimizdir.

Yaprak Kesen Karıncalar

-Genellikle tropik bölgelerde yaşarlar
-Yaprak kesimi sırasında,sonrasında ve öncesinde 500 bin karınca çalışır.Ve koca bir ağacın yapraklarını 1 günde kesip yuvalarına taşırlar.
-Karınca bu işlemi hiç bir alet kullanmadan gerçekleştirir.

-Durumu kavramak için;insanların ağaca oranını,karıncanın yaprağa olan oranıyla kıyaslayabiliriz.Yani bize göre ağaç ne kadar büyükse karıncalara göre bir yaprak o kadar büyüktür.Biz nasıl bu ağaçlardan faydalanabilmek için alet ihtiyacı duyuyorsak,karıncalarda aynı şekilde alete ihtiyaç duyar.Ancak arada büyük bir fark vardır.Bizim kullanacağımız aletler dışarıdan alabileceğimiz aletlerdir,ancak karıncalar bu aletlere yaratıldığı andan itibaren sahiptir.Karıncaların her birinde özelleşmiş çene bulunduğunu belirtmiştim.Yaprak kesen karıncaların çeneleri çinko benzeri bir yapıyla kaplıdır ve testere şeklindedir.Bu muhteşem yapı karıncanın işini oldukça kolaylaştırır.
-Ayrıca kesme işi ile görevli olan karıncalar işlerini kolaylaştırmak için,yaprağı kesmeden önce; yaprağın kırılganlığını artıran bir ses dalgası gönderirler.Neticede yaprak çok daha kırılgan olur ve daha kolay kesilir.

-Peki karınca bu ses dalgasının yaprağın kırılganlığını artıracak etkiye sahip olduğunu nereden bilmektedir?

-Yaprak kesimini tamamlandıktan sonra karıncaların her biri görevinin başına geçer ve yuvaya dönmek üzere yola koyulurlar.Bu sırada herhangi bir engelle karşılaştıklarında koruyucu işçi karıncalar hemen devreye girer.Mesela bir uçurum ile karşılaşan koloni hemen durur ve koruyucu karıncaların devreye girmesini bekler.Devreye giren koruyucu karıncalar hemen köprü vazifesi görecek şekilde birbirlerine kenetlenirler.Diğer karıncalar bu yapay köprünün üzerinden geçer ve tüm karıncalar geçtikten sonra koruyucu karıncalar eski halini alırlar.Ve yola devam ederler.

-Bu karıncaların yuvaları 5 metre derinliğinde ve yaklaşık 7 metre genişliğindedir.Ve yuva yaparken tam 40 ton toprağı dışarı taşırlar.

-Karıncalar yaprakları yuvalarına getirirler ancak yaprakları hemen yemezler.Ham madde olarak kullanırlar.Yapraklar ile karıncaların besin kaynağı olan mantarlar yetiştirilir.Mantarın yetiştirilme aşamaları ise şu şekildedir;
1)Yapraklar dejenfekte edilir,bakteri ve yabancı maddelerden arındırılır.Bu işlem karıncaların bedeninde üretilen antibiyotik özelliği gösteren madde ile yapılır.Dejenfekte edilmesinin sebebi ise;bakterilerin salgın hastalıklara neden olmasıdır.
Ancak karınca ne bakteri varlığından haberdardır ne de antibiyotiğin bakteri üzerindeki etkisinden.Ancak her seferinde Allah'ın ilhamı ile bu işlemi kusursuzca yerine getirirler.

2)Yapraklar karıncalar tarafından çiğnenir ve tarım yapılacak alana yayılır.

3)En son lapa olan yaprakların üzerine mantar mayalarlar.
Sonuç olarak ise;2 gün içinde yaprakların üzeri beyaz mantar ile dolar.

Pazartesi

Dokumacı Karıncalar

Dokumacı karıncalar yuvalarını yaprak veya küçük odun parçalarını ipek ile yapıştırarak ağaç dallarına kurarlar.
-Yuva yapımında kullanılan ipek ise larvalardan salgılanır.İpek yapışkan bir tutkal gibidir.Yetişkin karıncalarda bu özel salgı yoktur.Bu nedenle larvadan salgılanan ipeği kullanırlar.
-Yetişkin karınca ipek ile yaprakları tıpkı bir makine gibi dokur.Tek bir beyin ile hareket edermişçesine koordine bir şekilde topluca çalışırlar.
-Ancak ipeğin bir özelliği daha vardır.İpek larva için gelişim sürecinde kullanılan önemli bir kaynaktır.İpeği feda eden larva hiçbir zaman gelişimini tamamlayıp,sağlıklı bir birey olamaz.Buna rağmen larva bu ipeği her defasında salgılayarak büyük bir fedakarlık örneği gösterir.
-Tabi ki larvanın bu fedakarlığı karşılıksız kalmaz,işçi karıncalar fedakar karıncalara yaptıkları yuvada ölene kadar bakarlar.

Bal Küpü Karıncalar

-Amerika'nın sıcak bölgelerinde yaşayan bir karınca türüdür.
-Bu karıncalar,midelerinin ikinci basamağı olan depo midelerini vücudunun birkaç misli şişecek şekilde tatlı bir sıvıyla doldurabilir.Tabi bunu yapması için deponun yapısının esnek olması gereklidir ki esnektir de.Allah muhteşem sanatını karıncaların bu bölümünde de göstermektedir.Yani karıncalar için her türlü kolaylık yaratıcımız tarafından düşünülmüş ve tasarlanmıştır.
-5-6 mm boyunda olan bu karıncalardan bazıları,kolonileri için kendilerini feda ederek,bal odalarınıntavanlarına ön ayakları ile tutunur ve canlı birer bal küpü görevi görürler.
-Topluluğun diğer karıncaları ağaçların mazılarını(yapraktaki şişkinlikler) delerek emdikleri balı,bunların kursaklarından boşaltırlar.Kışın bu canlı bal küplerinden diğer karıncalar beslenirler.
Her bal odasında 50 kadar karınca baş aşağı sarkmış vaziyette durur.
-Baktığımızda diğer canlılarda olduğu gibi karıncalar arasında da herhangi bir rekabet yoktur ve karıncaların her biri ayrı birer fedakarlık örneği gösterir.Bal küpü karıncalarında da olduğu gibi herkes görevinin bilincindeymişçesine büyük bir düzen içinde işlerini yapar.Bu davranışların hangi birini tesadüf yada içgüdü ile açıklayabiliriz?
Açıktır ki karıncalar yüce Rabbimiz'in ilhamıyla hareket etmekte ve yüzyıllardır da mucizeler yaratmaya(Allah'ın izniyle)devam etmektedirler.

Pazar

Çoban Karıncalar

-Bazı böcekler ve bitkiler tatlı madde salgılarlar.
-Gündüz kelebeklerinin tırtılları tatlı madde salgılayan türlerden biridir.
-Bır kısım karınca türleri bunların çıkardığı tatlı sıvılarla beslenirler.Özellikle yaprak bitleri karıncalar için büyük bir besin kaynağıdır.Karıncalar ile yaprak bitleri arasında karşılıklı bir alışveriş vardır.Karıncalar yaprak bitlerini duyargalarıyla okşar ve adeta onları sağar.Bunu hisseden yaprak biti okşamanın etkisiyle tatlı sıvıyı salgılar.Karıncalar damlalar halinde çıkan bu tatlı sıvıları içerler
-Bunun karşılığında karıncalar,bu bitleri diğer böcek türlerinden korurlar.(mutualist yaşam).Ayrıca yaprak bitlerini otlatmak,yuvalarında barındırmak ve yaprak bitlerini sağmakta karıncaların görevidir.

-Bazı karıncalarda şeker salgısı olan tırtıldan faydalanırlar.Kendilerine göre dev bir at gibi olan tırtılların sırtlarına binerek kendilerini taşıtırlar.Tırtılların karın bölgelerinin son kısmını,antenleriyle okşayarak çok sevdikleri tatlı sıvıyı salgılamasını sağlarlar.Bunun karşılığında her karınca bindiği tırtılı düşmanlarına karşı korur.

Cumartesi

Amber içindeki on binlerce fosil evrimi yalanlıyor


Fosillerin muhafaza edildiği ortamlardan biri de amberlerdir. Ağaçlardan çıkan amberin canlının üzerine akıp donması ve canlının o haliyle muhafaza edilmesiyle oluşan amber içindeki fosiller, bulunan diğer pek çok fosil gibi çok önemli bir gerçeği göstermektedir:
Canlılar milyonlarca yıldır hiçbir değişime uğramamış yani asla evrim geçirmemişlerdir.
Amber içinde bulunan on binlerce fosil, termitlerin hep termit, karıncaların hep karınca, kurbağaların hep kurbağa, yılanların hep yılan, kelebeklerin hep kelebek, güvelerin hep güve, kısacası tüm canlıların dünyaya geldikleri ilk andan itibaren hep aynı özelliklerle, aynı şekilde var olduklarını göstermektedir. Bundan milyonlarca yıl önce yaşamış ve amber içinde muhafaza edilmiş canlılarla, günümüzdeki halleri arasında hiçbir fark yoktur.
Amber içindeki fosiller pek çok bilim adamının önemli uğraş alanlarındandır. Örneğin, California Üniversitesi'nden Prof. George Poinar ve entomolojist Roberta Poinar başta Dominik Cumhuriyeti'ndeki fosiller olmak üzere, dünyanın çeşitli bölgelerinde amber içindeki fosiller üzerinde çok detaylı çalışmalar yürütmüşlerdir. The Amber Forest (Amber Ormanı) adlı eserlerinde yaşları 45-15 milyon yıl arasındaki yüzlerce fosili bir araya getirmişlerdir. The Amber Forest'ta yuvasına yemek götüren, savunma halinde, kamufle olmaya çalışan, yavrularını korumaya uğraşan, düşmanlarını etkisiz hale getirmek için kimyasal madde salgılayan pek çok canlının o anki halleriyle fosilleşmiş örnekleri vardır.

Cuma

Hz.Süleyman'ın dişi karıncayı anlaması

Nihayet karınca vadisine geldiklerinde, bir dişi karınca dedi ki:
"Ey karınca topluluğu, kendi yuvalarınıza girin, Süleyman ve orduları, farkında olmaksızın sizi kırıp-geçmesin." (Neml Suresi, 18)

Üstteki ayetten şu gibi yorumlar yapılabilir:
- Dişi karınca, vadiye gelenlerin Hz. Süleyman'ın ordusu olduğunu anlamaktadır. Burada son derece şuurlu bir tanıma vardır. Bu vadide bulunan karıncaların kendi aralarında konuşmaları, çevrelerinde olup biten olayların tam olarak şuurunda olmaları, farklı bir topluluk olabileceklerine işaret olabilir. Bu şuurlu davranış, söz konusu canlıların cin olma ihtimalini akla getirmektedir. (En doğrusunu Allah bilir)
- Ayrıca burada herhangi bir karıncadan bahsedilmemektedir. "Karınca vadisi" denen özel bir yere ve özel karıncalara dikkat çekilmektedir. Bu da söz konusu canlıların cin olma ihtimalini kuvvetlendirmektedir.

(Süleyman) Bu sözü üzerine tebessüm edip güldü ve dedi ki: "Rabbim, bana, anne ve babama verdiğin nimete şükretmemi ve hoşnut olacağın salih bir amelde bulunmamı ilham et ve beni rahmetinle salih kulların arasına kat." (Neml Suresi, 19)
- Hz. Süleyman'ın, karıncaların kendi aralarındaki konuşmalarını duymasında da ahir zamanda bilgisayar teknolojisinde yaşanacak olan gelişmelere yönelik bazı dikkat çekici işaretler bulunuyor olabilir.
- Günümüzde "Silikon Vadisi" terimi teknoloji dünyasının merkezini ifade etmektedir. Hz. Süleyman Kıssası'nda da bir "karınca vadisi"nden bahsedilmesi son derece manidardır. Allah bu ayetle ahir zamanda yaşanacak olan ileri bir teknolojiye dikkat çekiyor olabilir.
- Ayrıca günümüzde karıncalar ve bazı böcek türleri yüksek teknoloji alanında yoğun olarak kullanılmaktadır. Bu canlılar örnek alınarak geliştirilen robot projeleri, savunma sanayinden teknoloji alanına kadar pek çok alanda hizmet vermeyi amaçlamaktadır. Ayette bu gelişmelere de işaret olabilir.

Bilim adamları karıncaların konuşmalarını kaydetti..

Karıncaların yuvalarına mikrofon ve hoparlör yerleştiren bilim adamları büyük sırrı ortaya çıkardı.
Karıncaların yuvalarına mikrofon ve hoparlörler yerleştiren bilim adamları, kraliçe karıncanın işçi karıncalara yönelik sesini kaydetti. İngiliz bilim adamları, karıncaların yuvalarının içinde konuştuğunu ifade ediyor.
İngiliz gazetelerinde yer alan habere göre, yuvaların içine minyatür mikrofon ve hoparlör yerleştiren araştırmacılar, kraliçe karıncanın işçi karıncalara yönelik sesini kaydedip tekrar çaldı.
Oxford Üniversitesi’nden Jeremy Thomas, kraliçenin sesini çaldıklarında işçi karıncaların antenleri havada ve çeneleri açık saatlerce hareketsiz savunma durumunda beklediklerini kaydetti.
İngiliz bilim adamı, “En önemli keşif, değişik seslerin karınca kolonisinin değişik tepkilerine yol açması’ dedi.